Rembrandt ve Çağdaşları

22 Şubat'tan beri İstanbul'da olan Rembrandt ve Çağdaşları sergisinin 1 hafta daha uzatılmasıyla sonunda sergiye gidebildim. Sakıp Sabancı Müzesi'nde yer alan sergi, 17 Haziran'da sona eriyor. Kesinlikle görülmesi gereken bu sergiye hala gitmediyseniz 2 gününüz kaldığını hatırlatayım inceden.

Ben bu sergiye gitmek için pek bir heyecanlanmış olmalıyım ki yanımdan ayırmadığım fotoğraf makinemi her ne hikmetse almayı unutmuşum. Kafamı itina ile seçtiğim sergi duvarlarına bir güzel vurdum. Aman diyim gidecekseniz, fotoğraf makinenizi mutlaka yanınıza alın.
Her neyse efendim Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı dolayısıyla hazırlanan sergide, Rembrant ile birlikte Johannes Vermeer, Frans Hals, Jan Steen gibi Hollanda resminin pek ünlü isimlerinin eserleri var. Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), Rijksmuseum ile dünyanın önde gelen özel bir koleksiyonuna ait eserleri, Türkiye’de ilk kez izleyicilerle buluşturuyor. 59 sanatcıya ait 73 tablo, 19 desen ve 18 obje olmak üzere toplam 110 eserin bulunduğu sergi 2 kattan oluşuyor. Rembrandt ve Çağdaşları sergisine gitmişken -3. katta bulunan "Tazminattan Cumhuriyete Türk Resmi" sergisini de görmenizi tavsiye ederim. Zira Fikret Mualla, Osman Hamdi, İzzet Ziya, İbrahim Çallı gibi Türk Resim Sanatı’nın önemli sanatçıların eserlerini görebilirsiniz.

Sergi girişinde bugünkü Hollanda'nın öncülü Flemenk Cumhuriyeti'nin 17. yy.'da yaşadığı Altın Çağ ve bunun resim sanatına etkisi kısaca anlatılıyor. Ardından 1566 yılından başlayarak Osmanlı İmparatorluğu ve Flemenk Cumhuriyeti'nin eş zamanlı kronolojik tarihini görebiliyorsunuz.

Hollanda'nın gerek sanatta gerekse sosyal hayatta yaşadığı zenginliği, bolluğu kısaca "Altın Çağı" çok iyi anlatan sergide yer alan sanatçılar, dünyayı o zamana kadar az rastanmış bir gerçeklikte resmetmiş. Her bir tabloda bu gerçeklik hissini yaşıyor, sanki tuvaldeki portrelere elinizi uzatsanız dokunacakmış gibi hissediyorsunuz. Bu gerçeklik kurgusunda beni en çok etkileyen Abraham Mignon'un "Devrilmiş Çiçek" adlı eseri oldu. Vazonun kenarındaki kedi için aynı gerçeklik hissiyatından bahsedemeyeceğim ancak vazonun devrilişi ile birlikte çiçeklerin hareketi ve dökülen su yaşadığınız an kadar gerçek. Renklerle böylesine ustaca oynayabilen, fotoğraf gerçekliğinde renkleri yansıtan Mignon'a hayran kalmamak mümkün değil. Abraham Mignon'un bu eseri, tabiat anaya rakip olabilecek mükemmel bir çalışma olarak tanımlanıyor.



(Abraham Mignon- Devrilmiş Çiçek Kaynak: http://kunst.blog.nl/)



(Jan Weenix)

Ancak şunu eklemeyelim ki otoportreleriyle ünlü Rembrant'ın sadece 7 eseri bulunuyor sergide. Açıkçası Rembrant ve Çağdaşları derken çoğunluk olarak kendisinin daha fazla eserini bulmayı bekliyordum. Bu açıdan bakıldığında daha çok Rembrant eseri olabilirdi.



(Johannes Vermeer- Aşk Mektubu Kaynak: http://www.itisozluk.com/ )

Gün ışığını en iyi kullanan, tablolarındaki ışık kullanımı ve ustalıkla işleyişi ile ünlenen "İnci Küpeli Kız" eserinin sahibi Johannes Vermeer, bu sergide  ünlü Aşk Mektubu adlı eseriyle yer alıyor.

Sergide sadece eserler ve sanatçılar hakkında değil bir dönemle ilgili de tarihi bilgiler ediniyorsunuz. Özetle hem sanata hem de tarihe doyduğunuz bu sergiyi sakın kaçırmayın.

Kronolojik sıralamadan bazı notlar;

1612 Flemenk Cumhuriyeti'nin Osmanlılara gönderdiği ilk elçi Cornelis Haga İstanbul'a varmış ve I.Ahmed'in huzuruna çıkmış.

1663 Amsterdam'ın son kez genişletme çalışmaları başlamış.

1663-1664 Son veba salgını 200 bin'lik nüfusun %10'nunu yok etmiş.

1676 Hollandalı bilimadamı Antonie Van Leeuwenhoek bakterileri keşfetmiş.

1700 Bi yüz yıl önce 540-580 milyon olan dünya nüfusu, 600-680 milyon olmuş.

Bir başka kültür-sanat turunda görüşmek üzere der, herkese keyifli bir hafta sonu dilerim :)












Share this:

CONVERSATION

0 yorum:

Yorum Gönder