Yeryüzündeki Neverland: İrlanda
Her zaman merak edilen, gidilmese de doğasının ve insanlarının güzelliği bir efsane gibi dilden dile dolaşan yer yüzündeki Neverland... Bu kez İrlanda'dayım.. Bir hayal miydi gitmek için yanıp tutuşulan, yoksa dilden dile dolaşan o efsane miydi beni çeken? Neden İrlanda'ya gittin diye soranlara çok da verilecek derin bir cevabım yok aslında...Hatta cevabım Türk Hava Yolları'nın 31 Aralık 2012 tarihi itibariyle 20 bin milimin yanacağına ilişkin attığı mesajdan sonra, 20 bin mile gidilecek bir tek İrlanda'yı bulmam kadar basit...
Gitmeden önce neredeyse vazgeçtiğim, her fırsatta lanet ettiğim, hatta ve hatta küfür ettiğim bir yer olmuştu bile çoktan İrlanda... 1 ay süren vize süreci ve hemen arkasından arkadaşımın vizesinin yetişmemesi bunda epey etkili oldu aslında... O yüzden siz siz olun Kuzey İrlanda'ya gidecekseniz en az 1 ay önceden başvurunuzu yapın.
Seyahat ve organizasyon manyağı bir şahıs olarak en ufak bir heyecan kıpırtısı bile yok... İşte bu yüzden 1 haftalık tatilin sadece 3 gününü organize ediyor, geri kalan 4 günde ise meçhule doğru yolculuğa çıkıyorum...
Dublin'de kafamı sokacak bir yer bulduktan sonra hava durumuna bakıldı ilk iş. Klasik! kapalı ve yağmurlu. Bende de şans olsa zaten. En kalın montumu alıyorum, bir de sırt çantası... Ve Neverland'da varıyorum... Havaalanına indiğimde beklendiği gibi kapalı hava karşılıyor beni ama yağmur yok, çok şükür! Çünkü şemsiyem yok. Şemsiye taşımayı sevmem, çünkü hep kaybederim...