Kaçırmayın Gidin (Hürriyet Cumartesi Eki'nin Orta Sayfası Gibi Oldu :)
Önce Body World's sergisinden başlayayım. Geçen hafta gittiğim ve inanılmaz etkilendiğim bir sergi. Çığır açan bilim adamı Dr. Gunther von Hagens’in plantesyon yoluyla dönüştürdüğü 200'ü aşkın otantik insan vücudunun sergilendiği "Body Worlds" sergisi, "Şimdi bunlar ölümü" diye bakmanızın ötesinde vüzudunuza dair bilmediğiniz herşeyi en ince ayrıntısına kadar öğretiyor. 4 haftalık bir cenin ile başlayan sergi gelişmiş insan vücudunun nasıl işlediğini ve yaşlılıkta nasıl bir hal aldığını her biri farklı modelde çarpıcı bir şekilde gösteriyor.
Vücudunuzdaki her bir organın işleyişini en ince ayrıtısıyla öğreniyorsunuz. Sergilenenlerin özellikle gerçek olması hem durumu garipsemenize hem de durumdan bir o kadar keyif almanıza sebep oluyor. Sergi sonundaki 6 dakikalık plentasyon sürecini anlatan kısa film ise bu sürecin ne kadar zor ve meşakatli olduğu gösteriyor. Sergi beni o kadar etkiledi ki, ölümden sonra bedenimin buraya bağışlanması fikri aklıma yattı. Düşünsenize ölümden sonra herkesin size bakacağı bir sergi. Gerçek hayatta olmazsa neden öldükten sonra olmasın :)
Bahsetmek istediğim diğer bir sergi de Santral İstanbul'da 20 Kasım'a kadar devam edecek olan İstanbul 1910-2010 Kent, Yapılı Çevre ve Mimarlık Kültürü Sergisi. Yanlış anlaşılmasın mimar filan değilim ama bence İstanbul'da yaşayan herkesin gidip görmesi gereken bir sergi. Her ne kadar serginin sonuna doğru açlık sebebiyle kan şekerim düşmüş ve soluğu Tamirhane'de alıp kafamı leziz hamburgere gömmüş olsam da çok şey öğrendiğimi itiraf etmeliyim. Bunlardan bazılarını sizlerle de paylaşmak isterim:
* İlk belediye otobüsü 1926'da Kadıköy-Moda arasında sefere başlamış ( otobüsler Renault Scania marka bu arada)
* İlk kez uluslararası rakamların kullanıldığı Zenith marka saat, 1928'te uluslararası rakamların yasallaşmasından 30 yıl önce Karaköy ve Eminönü'ne koyulmuş.
*İstanbul'da 1910'da apartman sayısı sadece 680'miş.
İstanbul'un fotoğrafla tanışması 1850'den itibaren Pera'da kurulan fotoğraf stüdyoları sayesinde olmuş.
* İstanbul'da ilk sinema 1908 yılında açılmış. 1930'lara kadar sayıları yüzü geçmemiş. Enteresan olan bu dönemdeki sinemaların yarıdan fazlası 1914-1923 yani I.Dünya Savaşı ve İstanbul işgal altında olduğu yıllarda yapılmış.
* II. Dünya Savaşı'ndan sonra milliyetçilik iyiden iyiye ortaya çıkmış ve bütün Rum ve Ermeni sokak isimleri Türkçe isimlerle değiştirilmiş. Örneğin Ermeni'lerin çoğunlukla oturduğu Kurtuluş'un ismi daha önce Tatavla'ymış.
Bu sergiye giderseniz çok enteresan bilgiler edinebilirsiniz. Bilgi edinmekle kalmaz İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin Santral kampüsünde şansınıza hava da güzelse çimlere uzanıp keyif yapabilirsiniz.
Son etkinlik "4. Beyoğlu Sahaf Festivali". Yoğun istek üzerine 3 Ekim'e kadar uzatılmış. Kadıköy'ün, Beyoğlu'nun, Elmadağ'ın sahafçıları toplanmış Gezi Parkı'na hepsi bir arada. Eski plaklar mı dersiniz, pikaplar mı dersiniz, kitaplar mı dersiniz... Ne ararsanız var. Özellikle koleksiyoncular için muhteşem bir fırsat. Kolaksiyoncu olmasanız bile yeni olsun eski olsun kitap fiyatları çok uygun. Bence ne yapın edin gidin.
Vücudunuzdaki her bir organın işleyişini en ince ayrıtısıyla öğreniyorsunuz. Sergilenenlerin özellikle gerçek olması hem durumu garipsemenize hem de durumdan bir o kadar keyif almanıza sebep oluyor. Sergi sonundaki 6 dakikalık plentasyon sürecini anlatan kısa film ise bu sürecin ne kadar zor ve meşakatli olduğu gösteriyor. Sergi beni o kadar etkiledi ki, ölümden sonra bedenimin buraya bağışlanması fikri aklıma yattı. Düşünsenize ölümden sonra herkesin size bakacağı bir sergi. Gerçek hayatta olmazsa neden öldükten sonra olmasın :)
Bahsetmek istediğim diğer bir sergi de Santral İstanbul'da 20 Kasım'a kadar devam edecek olan İstanbul 1910-2010 Kent, Yapılı Çevre ve Mimarlık Kültürü Sergisi. Yanlış anlaşılmasın mimar filan değilim ama bence İstanbul'da yaşayan herkesin gidip görmesi gereken bir sergi. Her ne kadar serginin sonuna doğru açlık sebebiyle kan şekerim düşmüş ve soluğu Tamirhane'de alıp kafamı leziz hamburgere gömmüş olsam da çok şey öğrendiğimi itiraf etmeliyim. Bunlardan bazılarını sizlerle de paylaşmak isterim:
* İlk belediye otobüsü 1926'da Kadıköy-Moda arasında sefere başlamış ( otobüsler Renault Scania marka bu arada)
* İlk kez uluslararası rakamların kullanıldığı Zenith marka saat, 1928'te uluslararası rakamların yasallaşmasından 30 yıl önce Karaköy ve Eminönü'ne koyulmuş.
*İstanbul'da 1910'da apartman sayısı sadece 680'miş.
İstanbul'un fotoğrafla tanışması 1850'den itibaren Pera'da kurulan fotoğraf stüdyoları sayesinde olmuş.
* İstanbul'da ilk sinema 1908 yılında açılmış. 1930'lara kadar sayıları yüzü geçmemiş. Enteresan olan bu dönemdeki sinemaların yarıdan fazlası 1914-1923 yani I.Dünya Savaşı ve İstanbul işgal altında olduğu yıllarda yapılmış.
* II. Dünya Savaşı'ndan sonra milliyetçilik iyiden iyiye ortaya çıkmış ve bütün Rum ve Ermeni sokak isimleri Türkçe isimlerle değiştirilmiş. Örneğin Ermeni'lerin çoğunlukla oturduğu Kurtuluş'un ismi daha önce Tatavla'ymış.
Bu sergiye giderseniz çok enteresan bilgiler edinebilirsiniz. Bilgi edinmekle kalmaz İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin Santral kampüsünde şansınıza hava da güzelse çimlere uzanıp keyif yapabilirsiniz.
Son etkinlik "4. Beyoğlu Sahaf Festivali". Yoğun istek üzerine 3 Ekim'e kadar uzatılmış. Kadıköy'ün, Beyoğlu'nun, Elmadağ'ın sahafçıları toplanmış Gezi Parkı'na hepsi bir arada. Eski plaklar mı dersiniz, pikaplar mı dersiniz, kitaplar mı dersiniz... Ne ararsanız var. Özellikle koleksiyoncular için muhteşem bir fırsat. Kolaksiyoncu olmasanız bile yeni olsun eski olsun kitap fiyatları çok uygun. Bence ne yapın edin gidin.